Balıkesir Depremi: Yer Kabukları Değil, Sistemimiz Sarsıldı
27 Ekim 2025 gecesi saat 22.48’de Balıkesir’in Sındırgı ilçesi 6,1 büyüklüğünde bir depremle sarsıldı. Sarsıntı Marmara’dan Ege’ye kadar geniş bir alanda hissedildi. Panik içinde sokağa çıkan vatandaşlar uzun süre evlerine giremedi.

AFAD verilerine göre depremin derinliği 6 kilometre civarındaydı; bu da yüzeye yakın bölgelerde titreşimin etkisini artırdı.
Ancak bu deprem yalnızca yer kabuğundaki bir kırılma değildi — Türkiye’nin şehirleşme politikalarındaki kırılmanın da sembolüydü.
Yine aynı sorular gündeme geldi:
Kentsel dönüşüm neden yavaş ilerliyor?
Yapı denetimi neden hâlâ kâğıt üzerinde kalıyor?
Deprem yönetmeliği sahada uygulanıyor mu?
Ve doğa-dostu şehirleşme gerçekten mümkün mü?
Kentsel Dönüşüm: Kağıt Üzerinde Hızlı, Sahada Yavaş
Türkiye’de milyonlarca yapı risk altında. Balıkesir’de özellikle Edremit Körfezi hattında zemin zayıf, yapı stoğu ise yaşlı.
Kentsel dönüşüm projeleri yıllardır gündemde ama ilerleme çok yavaş.
Bunun nedenleri belli:
-
Dönüşüm projeleri bütüncül değil, parça parça yürütülüyor.
-
Ekonomik kriz ve artan inşaat maliyetleri vatandaşın katılımını zorlaştırıyor.
-
Yerel yönetimler ile merkezi otorite arasında yetki çatışması yaşanıyor.
-
Dönüşüm, “rant” kavgasına sıkışıyor; oysa mesele can güvenliği.
Balıkesir depremi bir kez daha gösterdi ki, dönüşüm erteleniyor ama deprem beklemiyor.
Yapı Denetimi: Denetlenmeyen Denetim
2001’den beri yürürlükte olan yapı denetim sistemi kâğıt üzerinde mükemmel.
Ama sahada işler farklı:
Bir mühendis onlarca inşaatı “uzaktan” kontrol ediyor, zemin etütleri yüzeysel yapılıyor, beton numuneleri gerektiği gibi alınmıyor.
Sonuç ortada: Her depremde yıkılan binaların altından aynı ihmal zinciri çıkıyor.
Balıkesir’de bazı eski binalarda çatlaklar oluştu, sıvalar döküldü.
Eğer bu deprem 7 büyüklüğünde olsaydı, tablo çok daha ağır olabilirdi.
Kanun var, yönetmelik var; ama uygulama yok.
Denetim kâğıt üzerinde değil, sahada yapılmadıkça güvenlik sadece bir illüzyon.
Deprem Yönetmeliği: Rafta Güçlü, Şantiyede Zayıf
2018 Deprem Yönetmeliği teknik olarak güçlü bir rehber.
Ama rehber, rafta tozlandıkça anlamını kaybediyor.
Yeni binalarda bile yönetmelik tam uygulanmıyor; taşıyıcı sistem ve temel izolasyonu maliyet bahanesiyle eksik bırakılıyor.
“Yeni bina güvenlidir” algısı da tehlikeli bir yanılsama.
Zemin etüdü zayıfsa, malzeme kalitesi düşükse, mühendislik hatalıysa — yeni bina da risklidir.
Deprem güvenliği; mühendislik, etik ve denetim zincirinin birlikte işlemesiyle sağlanır.
Altyapı Yenileme: Görünmeyen Ama Hayati
Deprem sadece binaları değil, altyapıyı da sarsar.
Yollar, su hatları, köprüler, enerji hatları çökerse şehir birkaç saat içinde felç olur.
Balıkesir’in birçok ilçesi hâlâ 30–40 yıl önceki planlara göre inşa edilmiş altyapıyla ayakta.
Her yağmurda yaşanan taşkınlar, her sarsıntıda patlayan borular bunu kanıtlıyor.
Ne yazık ki altyapı yenilemek “oy getirmeyen” bir iş sayılıyor.
Oysa bir kentin görünmeyen damarları sağlam değilse, o kent hiçbir zaman dirençli olamaz.
Doğa-Dostu Şehirleşme: Mümkün Ama İrade Gerekli
Depremle yaşamak zorundayız, ama doğayla uyumlu şehirler kurarak yaşamak da mümkün.
Dünyada artık “yeşil altyapı”, “sıfır karbon mahalleler” konuşulurken biz hâlâ dere yataklarına bina, fay hattı üzerine konut, tarım arazisine AVM yapıyoruz.
Balıkesir gibi doğayla iç içe bir şehir, aslında Türkiye için örnek olabilir.
Yeter ki şehri bir inşaat sahası değil, bir ekosistem olarak görelim.
Sonuç: Deprem Doğaldır, İhmal Değil
27 Ekim 2025 gecesi yer kabuğu değil, sistemimiz sarsıldı.
Kentsel dönüşüm gecikiyor, denetim zayıf, altyapı eskimiş, yönetmelikler raflarda.
Depremleri durduramayız ama zararını azaltabiliriz.
Bunun yolu, mühendisliği siyasetten, denetimi çıkar ilişkilerinden, planlamayı günübirlik kararlardan ayırmaktan geçiyor.
Artık hiçbir deprem “uyarı” değil.
Uyarı hakkımız çoktan doldu.
Şimdi harekete geçme zamanı.









