KARDEŞ İRAN VE 12 GÜN SAVAŞI
(SAVAŞTA ANALAR AĞLAR VE KÜLTÜREL VARLIKLAR KÜL OLUR)

Prof. Dr. İbrahim Öztek
info@aktuelgazete.com - 02126647132
İran; sınır komşumuz, cumhurbaşkanı ve dini lideri Türk olan 45 milyon Türk’ün yaşadığı Türkiye kadar nüfuza sahip bir ülke. Bu topraklarda Partlar, Sakalar ve Medlerden itibaren her zaman Türkler Perslerle birlikte yaşamış ve devlet kurmuştur. Oğuzların, Karahanlıların, Gaznelilerin, daha sonda Büyük Selçuklu devletinin, Safevilerin, Karakoyun ve Akkoyunluların, Avşarların, Kaçarların imparatorluk kurduğu İran coğrafyası, bir Türk coğrafyasından başka bir şey değildir. Yani İran halkı kardeşlerimizdir. Aynı kültürün ve medeniyetin çocuklarıyız. Persler ve Türkler İran’da öylesine kaynaşmıştır ki, İran bu iki milletin ayrılmaz vatanı haline gelmiştir. İranlılar, kültürleri, örfleri, gelenekleri, siyasi yapılanması ve savaşçı bir ruha sahip olmalarıyla
Dünyadaki en köklü devletlerinden birine sahiptir. Ekonomileri genel olarak petrol ve doğal gaza bağlıdır. Kalkınmışlığını da nükleer enerjiyle pekiştirmenin yolundadır. Yirmi yıla yakın bu konuya yönelik tesisler kurmuş ve bilim adamları yetiştirmektedir.
Hakim güçler, yalnız bende olsun başkasında olmasın açgözlülüğü ile İran’ın geliştirmeye çalıştığı nükleer programı yok etmenin peşindedir. Bu nedenle İran, değişik zamanlarda Amerika ve batılı devletlerin hışmına uğramıştır.
Bugün Amerika’nın başında öyle bir lider vardır ki, göreve gelir gelmez Kanada ve Meksika’ya hükmetmeye kalkıştı. Göranland’a sahip olmaya kalktı. Ukrayna devlet başkanını azarladı. Rusyayla olan savaşına son vereceğim dedi. Birbirini tutmayan demeçleri ile dünyanın aklını karıştırdı.
Dünyaya nizam vermeye çalışan BOP’nin başkanı ve ikinci kez ABD’ye başkan olan Trump, 13 Temmuz günü İsrail’i İran’ın üzerine saldı. İki yıldır Filistin’de 60 bin insanı katlettiği yetmiyormuş gibi, Suriye’ye, Lübnan’a ve Yemen’e saldıran, yıllardır Orta doğuda huzur bırakmayan Siyonist İsrail, bu defa İran’a saldırdı. Gece yarısı başlattığı savaşın ilk günü İran’daki ajanları vasıtası ile İran’ı gafil avladığını gördük. Daha sonra İran toparlandı ve İsrail’in ummadığı bir şekilde misli ile İsrail’e mukabelede bulundu ve bulunmaya devam etti.
İsrail, büyük ağabeyi ABD’nin taşeronu olarak, sözde İran’ın nükleerini yok edecek, sonra da İran’da bir kısım grupları isyana teşvik ederek, İran’daki rejimi değiştirecekti. Aklı sıra bu iddia ile saldırılarına kılıf hazırlayarak Avrupa’ya ve Amerika’ya hoş görünecekti. Mademki İran rejimini değiştirecektiniz, kalkınmış ve modern bir devlet olan Şah’ın İran’ını neden devirerek, İran’da bugünkü rejimi kurdunuz? Bugünkü rejim batının eseri değil mi? Sonra İran’da rejimi değiştirmek sana mı kaldı?
İran’ın nükleer programını engellemeye kalkışan herkes, başta İsrail olmak üzere atom bombasına sahipler. Asya’da Rusya, Çin, Kuzey Kore, Hindistan ve Pakistan da bu enerjiye sahip. İsrail biliyor ki, İran bu güce sahip olduğunda bölgede genişlemeye yönelik istediği gibi at oynatamayacak.
Savaşın on iki gününde de Amerika, tutarsız tehditlerle ortalığı bulandırmaya devam etti. On iki gün ülkemizde ve tüm dünyada tv kanalları bu savaşı verdi ve yorumlarda bulundu. Türkiye tabi ki, olması gerektiği şekilde İran’ın yanında yer aldı ve katil İsrail’i lanetledi. Bunun yerine Amerika, Avrupa ne der demeden her şeyimizle İran’ın yanında olduğumuzu vurgulamamız gerekirdi. Çünkü 45 milyon Türk’ün yaşadığı, İran coğrafyası, bir Türk coğrafyasından başka bir şey değildir. Yani İran halkı kardeşlerimizdir. Aynı kültürün ve medeniyetin çocuklarıyız. Halkımıza unutturulmuş
olan bu tarihi gerçeği hatırlatmak zorundayız. Bugün kardeşlerimize saldıran yarın aynı saldırıyı bize de yapacaktır. Onun için kardeşlerimizin yanında olduğumuzu milletçe vurgulamamız gerekmektedir. Tabi ki NATO’da bulunmamız bizim için bir avantajdır. Fakat bölgemizde BOP, Amerika ve onun ihale verdiği hadsizlerle devam etmektedir.
İran’daki casusların büyük bir kısmının İran’a kaçak giren binlerce Afganlı olduğu belirtilmektedir. Bunlar ABD tarafından eğitilmiştir. Ya bizim ülkemize kaçak giren, kardeş diye bağrımıza bastığımız Afgan’lı, Suriye’li ve Iraklı’ya ne demeli. O hale geldik ki, TBMM’ne bir partinin bünyesinde girerek, Türkler Ermenilere soykırım yapmıştır deme ve orada münakaşa çıkartma cesaretini gösteren hainler yer almaktadır. Bu hainlere önce bütün suç bizdeydi diyerek Bürüksel kongresinde beyanat veren Ermeni başbakanı Kaçaznuni’nin beyanatlarını okumasını önerelim, sonra da gerçek soykırımı Ermenilerin yaptığını belgeleriyle gözüne sokalım. Barış demokrasi ve kardeşlikten yana olduklarını belirten ve PKK’yı dizginleyecek olan partililer önce bu haini dizginlemelidirler.
Savaşın ilerlediği günlerde İsrail hiç beklemediği bir karşılık gördü. İsrail’in birçok şehri ve önemli tesisleri yıkıma uğradı. Şehirler harabe haline geldi. İsrailliler şaşkına döndü. İsrail’de meclis Netanyahu’ya isyana başladı. Halk alışık olmadığı sığınak hayatına dayanamaz oldu. Neredeyse İran’da değil, İsrail’de rejim değişmek üzereydi. Katil Netanyahu hak ettiği dersi alacaktı. İşte tam bu sırada ABD devreye girdi. Bu sayede son derece modern savaş gücü ile dünyaya gözdağı verme olanağını yakalamış oldu. Uçak gemisinden havalanan görünmez uçaklar ile denizaltılardan fırlatılan füzeler adeta nokta atışları ile hedeflere ulaştı. Sonra BM ve uluslararası kuralları hiçe sayan Trump, “gördünüz mü, ne güzel yaptık, askerlerimiz ne büyük kahramanlıklar gösterdi. Görevlerini yaparak evlerine döndüler. Bu teknoloji bizden başka kimsede yok. İstediğimiz kimseleri de istediğimiz zaman öldürür ve istediğimiz zaman rejim değişikliği yaparız. Dünya barışını sağladık” gibisinden kompleksler içinde beyanatlarda bulundu ve savaşın hemen ardından yapılan NATO toplantısında da kendini “DÜNYANIN BABASI” ilan etti. Hatta ikiyüzlü işbirlikçileri kendisini Nobel Barış Ödülüne layık gördü.
İran-İsrail savaşı göstermiştir ki;
1. İsrail, İran’a ders vereceğim derken, ummadığı bir ders aldı. Hava savunma sistemleri delik deşik oldu. Füze üsleri ve enerji depoları havaya uçtu. On milyarlarca dolarlık zarara uğradı. Canı kıymetli İsrail halkı memleketlerini terk etti.
2. İran, başlangıçta hakikaten gafil avlandı. Milli güvenlik ve istihbarat teşkilatının zafiyeti ile karşılaştı. Bu da ülkelerimize giren başıboş göçmenlerin ileride milli güvenliğimizi nasıl tehdit edebileceğini ortaya koydu. Saldırılar karşısında İran halkı bir bütün olarak kenetlendi ve ülkelerinde hüküm süren rejimi umursamadılar bile. Fakat İsrail’in bombardımanı ile İran da muhakkak çok büyük zarara uğramıştır.
3. ABD, tüm uluslararası kuralları çiğneyerek, 22 Haziran günü İran’ın nükleer tesislerini vurması ile tüm dünyaya ve bölge ülkelerine gözdağı vermeyi amaçlamıştır. Öte yandan Fordo, Natanz ve İsfahan nükleer tesislerini yerle bir ettim dese de 600 metre dağların derinliğine inşa edilmiş bu tesislerin ne kadar zarar gördüğü şüphelidir.
4. Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) bir Amerikan projesi olarak devam etmektedir ve unutulmamalıdır ki, bunun hedefindeki ülkelerden biri de Türkiye’dir ve Türkiye’nin parçalanması amacı ile oynanan oyunlar tüm hızı ile devam etmektedir.
Bölgedeki gerçek dostumuz, kardeşimiz Azerbaycan’dır. Oğuzların çocukları olan bir millet iki devlet olarak her konuda işbirliğimiz giderek artmaktadır. Türkiye ve Azerbaycan bir gövdenin iki şah damarı gibidir. Bu damarlardan biri incindiğinde,
Türk dünyası zarar görür. Onun içindir ki, aynı kardeşlik bağları biran evvel İran ve Pakistan’la da kurulmalıdır. Türk devletleri teşkilatı üyesi kardeşlerimiz giderek varlıklarının ve tarihi misyonlarının önemine uygun hareket etmelidir. Tüm dünya, dini ve siyasi işbirlikleri oluştururken üç yüz milyona varan ve bugün birçok Türk devletine sahip Türk dünyası birlikteliklerini ivedi aktif hale getirmelidir.
Son olarak; İran’la savaşı başlatan ve bölgemizdeki huzursuzluğun tek nedeni olan İsrail, Türk Devletleri Teşkilatı, BM, İslam İşbirliği ve uluslararası kuruluşlarca cezalandırılmalı, İsrail, Filistin’deki katliamlarına son vermeli ve Suriye’de işgal ettiği topraklardan çekilmesi sağlanmalıdır. Bu hadsize haddi bildirilmelidir. Türkiye’ye karşı da çok daha nazik ve minnettar olmaları hatırlatılmadır. Zira 500 yıl önce İspanyadaki yok edilişlerinden ve Hitlerin katliamlarından Türklerin kurtardığını unutmamalıdırlar.