islami sohbet almanya sohbet sohbet siteleri mobil sohbet bets10 giriş
02 Eylül 2025 - Salı

Halkına Zulmeden Ülke; İngiltere

İngiltere Hasta Devlet Durumunda

Yazar - RAFET ULUTÜRK
Okuma Süresi: 6 dk.
RAFET ULUTÜRK

RAFET ULUTÜRK

info@aktuelgazete.comm - 02126647132
Google News

Bir devletin en temel görevi halkını yaşatmak, yükünü hafifletmek, nefesini kolaylaştırmaktır.

Ama halkını her adımda cezalandıran, parasız tek bir yol bırakmayan devletler, uzun vadede kendi sonlarını hazırlar.

Bugün İngiltere’ye bakın. Dünyayı yönettiğini iddia eden bu ülke, aslında kendi halkına nefes aldırmayan hasta bir devlete dönüşmüş durumda.

Halkını Cüzdanıyla Vuran Sistem

Londra’nın merkezine girmek istiyorsunuz: Arabadan inmeden 15 pound ödüyorsunuz.
Bir Türk için bu, İstanbul’da Fatih’e adım atmadan kapıda 800 lira bırakmak gibi.
Daha şehri görmeden, daha bir şey yaşamadan ilk darbe cüzdanınıza indiriliyor.

Alışveriş merkezine gidiyorsunuz, park paralı. Üstelik hafta sonu daha da pahalı.
Hastaneye gidiyorsunuz, derdiniz sağlığınız… ama aracınızı bırakmak bile ücretli.
Toplu taşımaya biniyorsunuz, “tasarruf ederim” diye düşünürken bir başka sürpriz sizi karşılıyor.

Londra’da metro ve otobüs ücretleri saate göre değişiyor.
Ve ne tesadüf ki, en pahalı olduğu saatler tam da halkın işe gidip geldiği zamanlar:
Sabah 06.30–09.30, akşam 16.00–19.00.
Yani işine gitmek zorunda olan vatandaş, sisteme en çok o anda yakalanıyor.

Bu düzen, adeta insanlara “çalışabilirsin ama önce kesemden geçeceksin” diyor.
Halkını emeğiyle değil, cüzdanıyla vuran bir sistem

“Devlet, halkının zorunluluklarını bile fırsata çevirip ceza gibi fatura kesiyorsa, bu yönetim değil, sömürüdür.”

Hasta Devletin Belirtileri

İngiltere artık vatandaşına güven vermiyor. Kendi evinin önünde park eden insana bile fatura çıkarıyorsa, tır şoförüne dinlenmek için ücretli birkaç metrekarelik alan dayatıyorsa…
Bu, güçlü devlet değil; tam tersine hasta devletingöstergesidir.

Londra’nın göbeğinde çöp kutusu bulamıyorsunuz. En temel ihtiyaç bile yok. Modern diye övülen şehir, aslında halkına basit bir yaşam düzeni bile sunamıyor.

Tır Şoförlerine Nefes Yok

Türkiye’de yol boylarında geniş, ücretsiz tır parkları vardır.
Şoför istediği gibi dinlenir, konaklar, nefes alır.
İngiltere’deyse üç, bilemediniz dört tır için küçük alanlar… Onun dışında her yer paralı.
Yolda alın teri döken emekçi bile rahat bırakılmıyor.

Sahte Görkem, Kayıp Kimlik

Şehre bakıyorsunuz… Eski binalar küçük tuğlalardan örülmüş, en fazla beş katlı.
Onlarda bir mütevazılık, bir tarih, bir kimlik var. İnsan o yapılara bakınca bir aidiyet hissediyor.

Ama gözünüzü yeni binalara çevirince… dev cam kuleler yükseliyor.
New York’ta da görürsünüz aynılarını, Dubai’de de, Şanghay’da da.
Ne bir özgünlük, ne bir ruh… Hepsi birbirinin kopyası.
Kendi geçmişiyle bağı kopmuş, kimliğini yitirmiş bir görkem… aslında gösterişli bir boşluk.

Havalimanına giriyorsunuz; pasaport kontrolünde, güvenlikte, görevli masalarında…
Devlet dairesine gidiyorsunuz; polisten, memura kadar…
Karşınıza çıkanların çoğu yabancı. İngiliz görmek neredeyse zor.

Bir ülkenin binaları kimliğini, insanları ise ruhunu yansıtır.
Ama Londra’da bugün ne binalarda özgünlük kalmış, ne de kurumlarda kendi insanının varlığı.

Gösterişli kulelerin gölgesinde kaybolan şey aslında İngiltere’nin kendi kimliği.
Ve kimliğini kaybetmiş bir devlet, halkına güven veremez; geleceğine de yön veremez.

“Bırakın dünyayı yönetmeyi, İngiltere artık kendi sorunlarını bile yönetemez durumda.”

Bir devletin büyüklüğü, gökdelenlerinin yüksekliğiyle, ordusunun sayısıyla ya da kasasındaki parayla ölçülmez. Devletin büyüklüğü, halkının sırtına yüklediği faturalarla değil, halkına sağladığı kolaylıklarla ölçülür.

Gerçek devlet, vatandaşının yaşamını zorlaştıran değil, kolaylaştıran devlettir.
Halkının önüne her adımda bir turnike, bir bariyer, bir ücret koyan değil; halkına nefes aldıran, yükünü hafifleten devlettir.

Türkiye’ye bakın…
Alışveriş merkezlerinde otopark ücretsizdir.
Hastaneye gittiğinizde aracınızı park etmek için para ödemezsiniz.
Toplu taşımada sabahın en yoğun saatlerinde bilet fiyatları artırılmaz.
Tır şoförleri yol kenarında geniş park alanlarında özgürce dinlenir.
Sokaklarda çöp kutusu aramak zorunda kalmazsınız.

Bunlar belki günlük hayatın küçük ayrıntıları gibi görünebilir. Ama aslında bu ayrıntılar, bir devletin halkına bakışını, vatandaşına verdiği değeri gösterir.

Çünkü büyük devlet, halkına yük yükleyen değil; yükünü alan devlettir.
Büyük devlet, halkını her adımda cezalandıran değil; hayatını kolaylaştıran devlettir.

Küçük devlet ise tam tersidir: Halkının cebinden her fırsatta pay kapmaya çalışan, vatandaşının sırtına her gün yeni bir yük bindiren devlettir.

Türkiye, bütün sorunlarına rağmen hâlâ halkına nefes aldıran bir ülkedir. İşte gerçek büyüklük budur. Gerçek devlet, halkını cezalandırmaz; ona nefes aldırır.

Hasta Devletin Sonu

Halkını cezalandıran bir devletin geleceği yoktur, olamaz.
Çünkü halk, bir devletin temeli ve dayanağıdır.
O temele güven kaybolduğunda, bina nasıl ayakta kalamazsa; devlet de çöker.

Temeli yıpratılan, dayanağı tüketilen bir yapı er ya da geç yıkılır.

Bugün İngiltere tam da bu noktadadır: Hasta Devlet.
Ayağa kalkabilmesi için önce halkına yeniden nefes aldırmayı, yükünü hafifletmeyi öğrenmesi gerekir.
Ama bu zihniyetle mümkün görünmüyor. Çöküş çoktan başlamıştır.
Artık mesele çöküşün olup olmayacağı değil, ne kadar süreceğidir.

“İstanbul’da Fatih’e girmek için yol başında 800 lira ödediğinizi hayal edin… İşte Londra gerçeği bu.”

#
Yorumlar (0)
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.