03 Temmuz 2025 - Perşembe

MEDENİYET TOPLUMU İNŞA EDEBİLECEK MİYİZ?

MEDENİYET TOPLUMU İNŞA EDEBİLECEK MİYİZ?

Yazar - ÖNDER GÜZELARSLAN
Okuma Süresi: 10 dk.
ÖNDER GÜZELARSLAN

ÖNDER GÜZELARSLAN

info@aktuelgazete.com - 02126647132
Google News

Bu soru zaman zaman aklıma geliyor cevap bulmakta zorlanıyorum, sadece inşallah deyip geçiştiriyorum cevabı. Birçok kişiye bu soruyu sorsak 1000 yıl dünyaya medeniyet ve insanlık öğretmiş bir ecdadın torunları elbette yine yeni medeniyetler inşa edebiliriz diye cevap verebilir. Böyle cevap vermekte haksız da sayılmazlar ama şöyle bir çevremize baktığımızda, etrafımızı gözlemlediğimizde şöyle bir şeyle karşılaşıyoruz. Neredeyse 200 yıldan bu yana özdenetimden uzak, bireysel yaşamayı önceleyen ve ben yaptım oldu düşüncesiyle hareket eden bir toplum haline geldiğimizi görürüz. Bu cümleleri kurarken kılı kırk yarmak durumunda kalıyorum acaba okuyanlar incinir mi diye? Ne yazık ki bugün medeni insan gibi davranmaktan fersah fersah uzak bir hayat yaşıyoruz. 

Medeniyet denilen şey nedir? Öncelikle ona bir bakalım. Terim olarak baktığımızda medeniyet, düşünce tarihi boyunca şehir hayatının sosyal, siyasi, entelektüel, kurumsal, teknik ve ekonomik alanlarda mümkün kıldığı birikim düzey ve fırsatları ifade eder. Bir başka ifadeyle bir toplumun maddi ve manevi varlıklarının düşünce, sanat, bilim ve teknoloji ürünlerinin tamamı. Yani kısaca medeniyet gelişmişliği ifade eder.

İnsan toplumsal bir varlıktır. Her ne kadar bir birey olarak toplumun içinde belirli statüler kazanmak için çabalıyor olsak da toplumdan kendimizi soyutlaştırmamız mümkün değil. O nedenle yaptığımız her davranış, hal ve hareket toplumu etkilemektedir. Herkes yapıyor mantığı çerçevesinde hareket etmek yerine ben farklı olayım herkes yapıyor diye yapmayayım, doğru olanı, iyi ve güzel olanı yapayım demelidir her bir birey. Eğer herkes yapıyor mantığından uzak ben doğruyu yapacağım ve örnek bir insan olacağım mantığı güdülürse ve bir süre sonra toplumun çoğunluğu bu mantık çerçevesine yaklaşır ve gelirse, işte o zaman genel bir değişim başlıyor demektir. Bu değişim zaman içinde toplumun bütün katmanlarını iyi yönde tetikleyeceği için yep yeni bir medeniyet inşa etme yolunda da bir gedik açılmış olur. Az önce de ifade ettim ne yazık ki son 200 yıldır özdenetimli bireylerden müteşekkil bir toplum inşa edemedik. Peki bunu nasıl anlıyoruz. Şöyle çevremize baktığımızda her yer çöplükten geçilmiyor. Elimize geçirdiğimiz her şeyi çöpe atma yerine yerlere atıyoruz. Her yer sigara izmaritleriyle dolu. Otobüs durakları, hastane giriş kapıları hatta cami avluları bile. Trafikte durumumuz farklı mı? Orada da durum aynı. Kimse kurallara uyma gereği duymuyor. Yaya ya yol verme alışkanlığını hala edinemedik. Yine trafik akışı içinde kaynak yapmayı çok seviyoruz. Önümüzde yüzlerce araç gitmeyi bekler iken biz sol şeritten hızlıca gelip dönüş noktasında en kafaya, araya girmeyi çok seviyoruz. Yüzlerce kişinin hakkına girme pahasına büyük bir maharet işlemiş gibi bunu yapıyoruz. Kimimiz arabasını yaya kaldırımına hatta engelliler için yapılmış yol çizgilerinin üzerine park ediyoruz. Bazen yol ortasına park edip dakikalarca trafiğin aksamasına sebebiyet veriyoruz. Bir başka yönümüz imar planlarını delme de çok mahiriz. Hiçbir kimse hakkına razı olmaya çalışmıyor. Projeye uygun inşaat yapmadığımız içinde bize iltimas geçilsin istiyoruz. Bu nokta da her türlü fedakarlıktan kaçınmıyoruz yeter ki yanlışımız kabul görsün. Hoş imar konusunda kamu otoritesinin adaletli bir duruş göstermemesi de bu işleri tetikliyor. Böyle bir sürü konu sıralayabiliriz sayfalarca liste uzar gider. 

İşin garip tarafı bu durumumuz yani özdenetimden uzak yaşantımız dindar/muhafazakâr ya da seküler/laik düşünce içinde olanlar açısından bir farklılık da göstermiyor. Herkes fırsatını yakaladığında kendisine iltimas oluşturucu eylemlerin içine girebiliyor. Bu konuda toplumun içinde bulunan aydın, entelektüel, öncü, artçı ve sade vatandaş farkı kalmıyor her kesim bahsettiğimiz olumsuz tutum ve davranışları, eylemleri gerçekleştirme de sınır tanımıyor. Peki neden bu şekildeyiz bunu hiç düşündük mü? Neden binlerce yıl dünyaya medeniyet sunduğumuz halde bugün ahlaki nokta da dibi yaşar haldeyiz. Bunun en temel sebebi şüphesiz eğitim.

Biz bugün toplum olarak bebeklik çağından itibaren insanlara toplum içinde nasıl davranılması gerektiğini, bir insanın insan gibi bir hayat sürmesi için nasıl bir erdemlilik içinde olması gerektiğini öğretemiyoruz. Ayrıca çocuklarımıza daha yürümeye başladığı andan itibaren sorumluluk yüklemeyi öğretmiyoruz. Çocuklarımızı adeta kuş tüyü yataklardan büyütmeyi hedefliyoruz. Onlara çok küçük yaşlarda yapması gerektiği görev sorumluklarını yapmasını öğretmiyoruz. Öğretmediğimiz gibi onun yerine biz yapıyoruz ve sonunda çocuk büyüdüğünde evlilik çağına geldiğinde hala ebeveynin yardımını bekliyor. Ayakları üzerinde durmayı bilmesi gerektiğini düşünmüyor. Bir de eğitim çağındaki çocuklardan sadece akademik başarı bekliyoruz. Çocuğun okuyup okumayacağına bakmaksızın ite kaka illa bir üniversiteyi de bitirebilmesi için bütün varımızı yoğumuzu canhıraş ortaya koyuyoruz. Ama eğitim süreci içinde nasıl bir hayat sürmesi gerektiğini, ahlaki ve erdemlilik kurallarını öğretmiyoruz. Öğretme işi sadece anlatarak olmaz,bizatihi yaşayarak örnek teşkil ederek de öğretilir. Asıl öğretme ve eğitme şekli de budur. İşte toplumun kahir ekseriyeti bu nokta da ahlaki davranışlar sergilemediği içinde başkalarına örnek olamıyor. Herkesin mantığı şu, canım herkes yere çöp atıyor ya da trafikte yol kapma yarışını herkes yapıyor. Bak görüyor musun herkes kaldırıma çıkmış, kimse yayaya yol vermiyor ya da genel olarak kimse kurala uymuyor sen mi sadece akıllısın uyuyorsun diye de yeriliyor doğru davranış sergileyenler. 

Medeniyet inşa etmek öyle kolay bir şey değil. Önce insan kendi benliğini inşa edecek. Erdemli ve ahlaklı birey olacak. Kültürel değerleri özümseyip yaşatmaya çalışacak. Toplum içinde nasıl davranılacak bunları iyice öğrenip herkesin öğrenmesi içinde gayret gösterecek. Değerli bir eğitimci yazar olan Mustafa Uslu hocamın bir ifadesine burada yer vereceğim. Mustafa Uslu hocamız her zaman şunu söyler: “Bizim en temel sorunumuz ahlak sorunu. İlerici/gerici, okumuşu/cahili, köylüsü/ şehirlisi, statülüsü/normal vatandaşı, zengini/fakiri, eğitimlisi/eğitimsizi hepimizin sorunu ahlak.” Ahlakı düzeltmediğimiz sürece de bir medeniyet inşa edebileceğimiz söylenemez. 

Özellikle şunu belirtmek isterim ki bizim inancımızda insana şu tavsiye ediliyor. Toplumda bir düzen ve intizam olması için bireyler toplumsal kaidelere uymak zorundadır. Sevgi, kardeşlik, doğruluk, adalet ve kul hakkına riayet etmeli ki toplumun bütün fertleri uyum içinde olsun. Herkes hakkına hukukuna riayet etmeli ki bir düzen kurulabilsin. Sonuçta bütün bu intizam üst üste alt alta toplandığında bir kültür, bir medeniyet ortaya çıkartıyor. Yeniden dünyaya bir medeniyet sunmak istiyorsak önce kendimize gelip silkinmeliyiz. Sonrasında da çok kaliteli bireyler yetiştirmek için günümüz şartlarına uygun kaliteli bir eğitim sistemi ortaya koymamız lazım. Bu eğitim sistemi toplumun bütün katmanlarıyla bütünleşik şekilde yürütülmesi gerekir ki bütün topluma faydalı olabilsin.

Yazımı Cenap Şehabettin’in şu güzel sözüyle noktalıyorum.

“Bir milletin miyar-ı medeniyeti, erbab-ı irfanına derece-i hürmettir.”  

  

#
Yorumlar (0)
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.