Avrupa'da gastronomi ile iştigal eden Türklerlegurur duyuyorum
Gerçek Avrupalıların aksine, bizim insanlarımız daha hırslı ve azimliler, ailece çalışabiliyor, kendi imkanlarının dışında yakınlarının veya Türkiye'deki dostlarının imkanlarını da kullanarak yatırım yapabiliyor, yatırımlarını güçlendiriyor ve çeşitlendir
Vasfi Pakman
info@aktuelgazete.com - 02126647132Bu haftaki "Ana Konu" yazımda özellikle değindiğim, Ekim 2021'den bu yana LDF'nin, GASTROHEROS ödüllerinin sahiplerini tanımak ve tanıtmak amacıyla, sıklıkla gittim Almanya ağırlıklı, ancak çevre ülkeleri de kapsayan seyahatlerimde: Gördüklerim ve dinlediklerim, "TÜRK GASTRONOMİSİNİN" Avrupa'daki İstikbali açısından beni de çok heyecanlandırıyor.
Mutlu oluyorum, çünkü: Avrupa'da Gastronomi ile iştigal eden, genç-yaşlı insanlarımızdaki, iş kurma, çalışma, yaratma, sunma arzusunu görüyorum.
Gerçek Avrupalıların aksine, bizim insanlarımız daha hırslı ve azimliler, ailece çalışabiliyor, kendi imkanlarının dışında yakınlarının veya Türkiye'deki dostlarının imkanlarını da kullanarak yatırım yapabiliyor, yatırımlarını güçlendiriyor ve çeşitlendiriyorlar.
Bu konulardaki temaslarımı zaten @pakmanvasfi İnstagram hesabımda ve LEZZET HAREKETİ sayfamda sizlerle paylaşıyorum ve onları tanıtıyorum.
Bana bu alandaki yayınlarımı, daha da arttırmamı teklif ediyorlar. Çünkü bu yayınlar dolayısıyla, kendilerine Avrupa içinden ve Türkiye'den ulaşıldığını, "çabalarının takdir edildiğini" öğrendiklerini belirtiyorlar.
Şimdi gelelim; Zurnanın, ZIRT deliğine: Avrupalı Türk Gastronomlar, Türkiye'nin bereketini, sermayesini, üretim gücünü, yanlarında görmek ve uluslararası işbirliklerine imza atmak istiyorlar.
Ancak Türkiye'deki GIDA SANAYİNİN her konuda başarılı, kaliteli, uygun fiyatlara sahip ürünlerini ve ihracat gücünün olduğunu biliyorlar.
Geçmişte yaşanan olumsuzluklardan kaynaklanan tereddütlerini, geri durma reflekslerini de anlayışla karşılıyorlar.
Nasıl, bu günkü Türkiye 20 yıl önceki Türkiye değilse, Almanya ve Avrupa'nın diğer ülkelerindeki Türklerin de, 20 yıl önceki Türkler olmadıklarını, amaçlarının da "Bağcı dövmek değil, üzüm yemek" olduklarını samimiyetle ifade ediyorlar.
İyi niyetin dışında, ellerindeki imkanları: Yerleşik olmak, bu ülkelerin bürokrasisini tanımak, birikim ve eğitimlerini kullanmak, Eyalet Yasalarından doğan ve yabancı sermaye getirenlere uygulanan teşvikleri de, ön plana çıkararak mukavelelerle sağlamlaştırılmış, bu yeni işbirliklerine açık olduklarını ifade ediyorlar.
Hatta bu konularda, benim kontaklarımdan ve bilgilerimden istifade ederek, her iki toplum için; İstihdam sağlayan, ihracatı destekleyen ve Avrupa Pazarında Türk Markalarının ve Şirketlerinin maddi ve manevi yönlerden yararlanacağı, inovatif öneriler sunuyorlar.
Selam ve sevgilerimle,
@pakmanvasfi
AVRUPA GASTRONOMİSİNDE, LEZZET TERCİHLERİ DEĞİŞİYOR!
Geçtiğimiz hafta Almanya'da 6 Eyalet ve 11 Şehri kapsayan çalışmalarımda bu durumu çok net teşhis ettim.
Sadece Türklerin ve diğer Balkan, Orta Doğu kökenlilerin değil, bazı Almanlarında, bu tarz bir Gastronomiyi tercih ettiğine şahit oldum.
24 Nisan'da Köln Messedeki İSM Uluslararası Şekerleme Fuarı ile başlayan seyahatim; KUZEY REN VESTFALYA'nın Köln, Aachen, Brück ve Düsseldorf, AŞAĞI SAKSONYA'nın Hannover, BERLİN'in Berlin, SAKSONYA'nın Leipzig, BADEN WÜRTTEMBERG'in Stuttgart, HESSEN'in Wiesbaden ve Frankfurt şehirlerinde bu konularla iştigal eden: Gıda üreticileri, ithalatçıları, mekan, market işletmeci ve yöneticileriyle görüşmeler yaptım.
"Etno Market" adı verilen ve genelde Türklerin, Arapların ve Balkan ülkelerinin Almanya'da yerleşik vatandaşları tarafından kurulan ve işletilen, HELAL Ürünlerin satıldığı yerlere, talebin yoğunlaştığını daha önce de yazmış ve gerekçelerini belirtmiştim.
Aynı husus şimdi ALKOLSÜZ RESTAURANTLARDA ve UNLU MAMUL FIRINLARI, CAFE & PASTANELERDE dikkatimi çekti.
Alman müşteri gruplarının, (yaşlı-genç) ayrıca çocuklu ailelerin tercih ettiği, şehir içi ve dışındaki bu mekanlarda yemek yiyen, bilhassa AYRAN, LİMONATA, ŞALGAM SUYU gibi milli içeceklerimizi, TÜRK ÇAYI ve KAHVESİ'ni sipariş edenler ile Türkiye'den gelen ULUDAĞ GAZOZLARI ile MEYVE SULARINA yönelenleri gördüm.
Ayranların meyveli olanlarını, çocuklar çok seviyorlar, Avrupalılar TÜRK KAHVALTISINI ve UNLU MAMÜLLERİNİ bilhassa PİDEYİ çok seviyor ve tüketiyorlar. (Avrupa'daki fırınlarda her zaman pide üretiliyor)
Almanya'da ve Avrupa'da üretilen; Döner, köfte, pirzola, kokoreç, pastırma ve sucuk ile peynir çeşitlerinin yanısıra, Türkiye'den gelen zeytin ve reçeller, ballar, deniz ürünleri, vs. beğeni görüyor.
Burada önemle belirtmek istediğim husus: Yeni LEZZET ve MARKALAR'daki hazır içecekler ile mekanda hazırlanan içeceklerin piyasalara çıkması ve kabul görmesidir.
Meyve ve sebzelerden yapılan, şişelenmiş BİO içecekler ve sıkma portakal suları, ulusal ve etno (BİO, VEGAN, HELAL) marketlerde de piyasaya sunulmuş durumda.
Hatta, EUROTÜRK Dilek Dönmez' in BERLİN'de ürettiği 7 GÜN MANGO'lu Ayranı, marketlerde satış rekorları kırıyor. Serdal Atıcı ve Ahmet Koşan'ın, Adana'nın ünlü Kozan portakalından Hamburg'da ürettikleri VİTA BOOSTER fresh meyve suları beğeniliyor ve tercih görüyor.
Dortmund'da Bünyamin Türksoy ise: Buğday suyundan, çok faydalı KANNE BTOTTRUNK Ekmek suyunu; "ORGANİK-BİO" olarak üretiyor ve pazarlıyor.
Acaba diyorum !
"TÜRKİYE'NİN ŞERBETLERİ" de bu muazzam ve muhteşem pazara girer mi?
Bu konuda, Osmanlı Şerbetleri uzmanı dostlarım, İTTİFAK Gazetemizin sahibi Üstat Chef Recep İncecik ile Lezzethan Chef Ali Güler ne derler?
AB Ülkelerine; İçeceklerimizin, meyve ve sebzelerimizin ithali serbest, şeker de zaten bu ülkelerde çok ve sevilen bir ürün, bu şerbet reçeteleri, ustalık ve teknoloji ile birleşse ortaya ne çıkar?
Bu boşluğu doldurmak lazım ! Türkiyede veya Almanya'da üreterek, bu pazara sunmak lazım.
Meyvelerden, sebzelerden ve çiçeklerden oluşan birbirinden farklı renkleri ve tatları ile Avrupalılara cazip gelebilir.
Uzun lafın kısası: Avrupa'da, DAMAKLAR her zaman olduğu gibi, yine ve yeni LEZZETLERİN PEŞİNDE koşuyor. Bilinmeyen dünya mutfaklarının, yöresel ve yerel lezzetleri onları heyecanlandırıyor.
"ÖZ KAYSERİ" 50 YILDIR, ALMANYA'DA VAZGEÇİLMEZ LEZZETİMİZ: "PASTIRMA" YAPIYOR.
1961 yılında Almanya'ya gelen, rahmetli Hilmi Selçuk, 1972'de WİESBADEN kentinde kurduğu MOND STAR PASTIRMA GmbH'nın 2.000 m2'lik fabrikasında, Avrupa'nın en iyi ve en lezzetli pastırmasını üretti.
Geçen yıl, 6 Şubat'da kaybettiğimiz değerli insan HİLMİ SELÇUK'un, kendisi Bursalı olmasına rağmen "ÖZ KAYSERİ" adıyla kurdugu bu muhteşem "Marka ve Fabrikasını", bugün oğlu Orhan Selçuk ve kızı Seyhan Ertürk başarıyla yönetiyorlar.
Köln Messe'de, 2 yılda bir yapılan, dünyanın en büyük Gıda Fuarı ANUGA'da, "HELAL LEZZETLERİNİ" dünya alıcılarına tanıtan ve tattıran kuruluş, yılların yetişmiş personeli, modern makine ve cihazlarla donatılmış fabrika binası ile tüm Avrupa'ya dağıtım yaptığı: Giydirilmiş Tır, Kamyon ve Minibüslerden oluşan dağıtım araçları ve Bayi ağı ile kalitesi, çeşitleri ve lezzeti gittikçe artan, başta "ÖZ KAYSERİ PASTIRMALARI" olmak üzere; Haşlanmış dana dili, işkembe, kavurma ürünleriyle de; Akdeniz ve İskandinav ülkelerinden, İngiltere'ye kadar her ülkenin ulusal ve etnik tüm marketlerinde mevcut.
Yıllardan beri tanıdığım ürünlerini severek yediğim ve inanın bana, en kaliteli etin kullanıldığı Alman sağlık kurumu denetiminde, hijyen kurallarının fiilen uygulanarak üretildiği, "Böyle bir PASTIRMA LEZZETİ dünyada yok !"