TOROSLARDAN EGE’YE GÖÇEN YÖRÜK AŞİRETLERİNİN YURDU “EŞME”
TOROSLARDAN EGE’YE GÖÇEN YÖRÜK AŞİRETLERİNİN YURDU “EŞME”

ÖNDER GÜZELARSLAN
info@aktuelgazete.com - 02126647132Ülkemizin her bir köşesinde saklı bir tarih, gizemli bir hayat ve tabii güzellikler barınıyor. Buraları gidip gördükçe geçmişten bugüne yaşanmışlıklara da şahitlik ediyor insan. Egemizin tabii güzellikleriyle büyüleyen şirin ve bir o kadar tarih dolu ili olan Uşak’a bağlı Banaz’dan sonra en büyük ilçesi Eşme’yi yıllardır hep görmek istemişimdir. Her Uşak-Manisa ya da Manisa-Uşak istikametine giderken tabelasını gördüğüm ve naif kişiliğiyle tanıdığım eğitimci yazar Mustafa Uslu hocamızın da memleketi olan Eşme’ye bu sefer gitmek nasip oldu. İlçe içinden geçen demiryolu ve bu demiryolu hattı üzerinde bulunan halk arasında “198 Köprüsü” veya “Türkmen Tepe Durağı” olan bilinen demir köprü bulunan, Cumhuriyet yıllarında ilk ilçe merkezinin “Takmak” olan Eşme, tarihin ilk çağlarından beri birçok milletlere ev sahipliği yapmış bir yerleşim yeridir.
M.Ö. 2. yüzyıldan yani Helenistik çağlardan bu yana sürekli bir yerleşim yeri olan Eşme ve çevresinde Frigler ve sonrasında da Kimmerler hakimiyet sürmüştür. Kimmerlerin hakimiyetinden sonra bölge de son kralı zenginliği ile bilinen “Karun gibi zengin” deyimine mazhar olmuş Kroisus’un devleti olan ve ilk krallarının meşhur Giges’in olduğu Lidyalıların hakimiyetinde bulunan Eşme o dönemlerde “Maionia’’ adıyla anıla gelmiştir. Roma ve Bizans döneminde de önemli bir yerleşim yeri olan Eşme Türklerin Anadolu’ya gelişiyle bir Türkmen yurdu olmuştur. Eşme'nin ilk sakinlerinin Eşmeli Aşireti'nden olduğu rivayet edilmekte ve bugün, Eşme'deki en büyük aşiretin Horasan'dan gelme olduğu bilinmektedir. Bu aşiretler Kargılı, Kaşeli ve Çıkılı'dır. Şanlıurfa'dan ve Mersin Toroslar civarından gelen Karakeçili Yörük aşireti de Eşme'ye yerleşmiştir. Buradaki yörükler konar-göçer/yaylakçı-kışlakçı hayatı yaşanmış ve bu durum, yer yer günümüze kadar süregelmiştir. Bölgeye ayrıca, Antalya Teke bölgesinden gelen Sarıkeçili Yörükleri de yerleşmiştir. Mustafa hocam ile zaman zaman yaptığımız sohbetlerde köklerinin Sarıkeçililer olduğunu söylerdi. Göçebe kültürün pek çok özelliğini bünyesinde barındıran Eşme’de, kökboyası kilim ve halı dokuma kültürü, bunun temel göstergesidir. İlçede her yıl haziran ayında üç gün süren kilim festivali düzenlenmektedir. Kesin olarak 1233 yılında 1. Alâeddin Keykubad döneminde Selçuklu şehri olmuştur. Kısaca şunu ifade edebiliriz Türkler Anadolu’nun içlerine doğru yerleşmeye başlamalarıyla Eşme ilçesi yörük boylarının bir yurdu haline gelmiştir. Yörüklerden müteşekkilEşme’nin adı da sulak yer anlamında, su kaynaklarının olduğu yer anlamını taşıyan bu isimden gelir.
Gediz ve Menderes havzaları arasında kalan Eşme yoluna saptığımızda yolun hemen solunda bugün aktif olmayan bir termal tesis ile karşılaştık. Kıvrım kıvrım kıvrılan virajlı yolun sonunda Eşme’ye yaklaştığımızı taş evleriyle meşhur Cemal Çavuş Köyü’nden geçerken anladım. Bu köy öyle şirin bir yer ki bir an burada bulunan taş evlerde yaşıyor olsaydım diye de içimden geçirdim. Cemal Çavuş’tan sonra Osmanlı Devleti döneminde merkez kabul edilen kilimiyle meşhur, adı bir yörük aşiretinden gelen Takmak köyüne ulaştık. Takmak, 19. yüzyılın ikinci yarısında kadar Selendi, Sirge, İnay ve Güre ile birlikte oluşan “Beş Kaza” olarak bilinen nahiyeden birisidir. Millî Mücadele döneminde Yunanlılar tarafından işgal edildiği için köyün içinde tarihi şehitlik bulunuyordu. Ayrıca Takmak, Millî Mücadele sonrasında ilçe merkezi olduğundan burada kaymakam bulunuyordu. Şu anda Eşme’nin bir köyü ancak o döneme ait tarihi kaymakamlık binası günümüze kadar gelmiş tarihi misyonunu müze halinde sürdürüyor. Köyün girişinde rastladığım güneş panelleri beni oldukça mutlu etti.
Eşme’ye ulaştığımızda gün batmış akşam vakti girmişti. İlk durağımız emniyet müdürlüğü oldu. Arkadaşı yolculuk yaptığım Yılmaz Avcı’nın köylüsü ve çocukluk arkadaşı Sezgin Akdağ ilçe de emniyet müdürü görevini icra ediyordu. Bizi makamında ağırladıktan sonra birlikte yemek yemeğe gittik. İlçenin önemli lokantalarından biriydi gittiğimiz lokanta. Lokanta sahibi Manisa Alaşehirli Metin Donduran bizi güler yüzüyle karşıladı. Benim de Manisalı olduğumu öğrenince bize ayrı bir misafirperverlik gösterdi. Genel olarak pide tarzı şeyleri çok yememeğe gayret etsem de burada yediğim pide inanılmaz lezzetliydi. Emniyet Müdürümüz Sezgin beyin tavsiye ettiği ve övdüğü kadar vardı, hatta fazlası bile vardı. Ben lezzetli pidelerinden çok memnun kaldım. Lokanta sahibinin güler yüzlü hoş muhabbeti ise ayrı bir güzellik kattı akşam yemeğine. Eşme’ye yolu düşenlerin yemek için mutlaka tercih etmeleri gereken bir mekânAlaşehirli pide salonu.
Eşme yazımı sonlandırmadan meşhur “198 Köprüsü” ile Millî Mücadeleye dair hatıralara yer vermek istiyorum.
Eşme, İzmir’den hareket eden ve Konya’ya kadar ulaşan demiryolu üzerinde bulunan bir yerleşim yeri olması nedeniyle tren yolculuğuyla da ulaşılabilen bir yer. İlçenin demiryolu hattı üzerinde bulunan “198 Köprüsü" veya "Türkmen Tepe Durağı" olarak bilinen demir köprü, 1897 yılında inşa edilmiştir. O yıldan bu yana da hizmet vermeye devam ediyor. Bu köprü, İzmir-Alaşehir-Uşak demiryolu hattının 198. kilometresinde, Türkmen Tepe mevkiinde yer alıyor. Bölgenin engebeli coğrafyası nedeniyle birçok tünel ve köprü yapılmış, özellikle Konaklar ve Güney köyleri arasında bulunan bu köprüler, dönemin mühendislik harikaları olarak kabul edilir. 198 Köprüsü, yaklaşık 160 metre uzunluğunda olup, iki büyük dağ arasında gerilmiş demir bir yapı olarak dikkat çeker. Günümüzde, 198 Köprüsü ve çevresi, tarih ve tabiat tutkunları için keşfedilmeyi bekleyen önemli bir destinasyondur. Eşme ilçesinin bu tarihi mirası, ziyaretçilere geçmişe yolculuk yapma fırsatı sunmaktadır. Köprünün bulunduğu bölge, geçmişte "198Durağı" olarak anılmaktaydı. Buharlı trenlerin su ikmali ve motor soğutma işlemleri için durakladığı bu noktada, Türkmen köylüleri yolculara yayık ayranı ve armut satarak geçimlerini sağlarlardı. Özellikle “198’in yayık ayranı” dönemin meşhur lezzetleri arasında yer alırdı. Mustafa Uslu hocam da burada yaşadıklarını çocukluğunda bu durakta ayran sattığını anlatmıştı. Bu hikâye o zaman bana çok ilginç gelmişti. Hatta bir ara sohbetimizde Mustafa Hoca aslında TCDD’ye söylesek de tıpkı Ankara-Kars arasında olduğu gibi “İzmir-Uşak arasında da turistik tren seferleri başlatsa çok güzel olur demişti. Ege Bölgesi içinde tanıtım yönüyle böyle bir proje hiç de fena olmaz aslında.
Millî mücadele hareketi yıllarında, direnişin haklılığı ve gerekliliği hakkında halkı bilinçlendiren, Eşme ve çevresinde Kuvayı Milliye Teşkilatını kuran “Hacı Müftü”lakabıyla bilinen Müftü Ahmet Nazif Efendi'nin çok mühim bir rol üstlenmiştir. O dönmelerde Eşme, Alaşehir- Kula ve Uşak’a karayoluyla fazla uzak olmaması, çevre kasabalarla iletişimin daha kolay yapılabilmesi bununla birlikte telgraf santralinin de burada yer alması, Takmak-Eşme yöresinin düşmanın gözetiminden uzak olması, Takmak-Elvanlar şosesi ile demiryoluna ulaşılıyor olması gibi faktörler sebebiyle Eşme karargâh merkezi olarak seçilmiştir. Batı Cephesinde Yunanlılara verilen mücadele de Celal Bayar Hacı Müftü ile yaptığı istişareler sonucunda Eşme’nin karargâh olarak seçilmiş olmasında yerli Rum nüfusun Eşme’de çok az olması da bir başka etkendir. Müfreze komutanı Bekir Sami Beyin, 3 Haziran 1919 da yöreye gelmesi ile Eşme, etkin bir Millî Mücadele Merkezi haline gelmiş, yerli Rumlar, Bekir Sami Bey müfrezesiyle birlikte Eşmeye girdiğinde Türk askerini, Yunan birliği zannederek ellerinde Yunan bayraklarıyla karşılamışlardır. Şahit olduğu manzara karşısında dehşete düşen Bekir Sami Bey, yerli Rumların Alaşehir metropolitinden aldıkları emir gereğince hareket ettiklerini tespit etmiştir. Rum aile reisleri Bekir Sami Bey tarafından cezalandırılmış, bir kısmı ise bilahare Alaşehir taraflarına gönderilmiştir. Eşme’de Hacı Müftü Efendi önderliğinde 21 Mayıs 1919 günü Kuvayi Milliye Teşkilatı kurulmuştur. Bu gelişme, 9 Haziran 1919 günü Mustafa Kemal Paşaya bildirilmiş ve bu teşkilat Salihli-Bozdağ yöresinde çok önemli icraatlar da bulunmuştur. Eşme, Celal Bayar’ın karargâhının bulunduğu, Mustafa Kemal Paşanın ‘’Ordular ilk hedefiniz Akdeniz’dir! İleri’’ komutunu verdiği yerdir. (Takmak köyü Anıt Ağaç/Atatürk Ağacı).
Batı Anadolu'da, doğusunda Ulubey ve Uşak merkez ilçeleri, batısında Alaşehir ve Sarıgöl, kuzeyinde Kula ve Selendi ilçeleri, güneyinde de Güney ilçesi bulunan, Gediz ve Büyük Menderes ırmaklarına karışan, yazın kuruyan, kışın gürleşen Güllü ve Eşme dereleri ile bilinen ayrıca Mustafa Uslu gibi bakanlık yapabilecek kapasitede bir düşünce insanı, eğitimci, araştırmacıyazarın yetişmesine vesile olan Eşme, ziyaretçilerini bekliyor.